Bağırsak bakterileri kanser tedavisinin verimliliğini nasıl artırır?
Araştırmacılar, bağırsak bakterilerinin farelerde immün kontrol noktası inhibitörü (ICI) tedavisinin etkinliğini nasıl etkilediğini araştırdılar.
ICI’lerin, bazı bağırsak bakterilerinin, kanser hücrelerini öldürmek için bağışıklık sistemini aktive ettikleri tümör bölgelerine gitmelerine olanak sağladığını keşfettiler.
Bu bulguların insanlar için geçerli olup olmadığını doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.
İmmün kontrol noktası inhibitörler (ICI'ler), bir tür immünoterapidir. CTLA-4(Sitotoksik T-lenfosit antijeni 4) veya PD-1(Programlanmış hücre ölümü 1) gibi bağışıklık fonksiyonunu düzenleyen spesifik proteinleri bloke ederek çalışırlar, böylece bağışıklık sisteminin kanser hücrelerinden kurtulabilmesi için “boşluklarını doldururlar”.
Ancak, kanser hastalarının yarısına kadarı ICI tedavilerine yanıt vermemektedir. Giderek artan sayıda çalışma, bağırsak mikrobiyomunun ICI tedavisinin etkinliğinde rol oynayabileceğini gösteriyor.
Araştırmalar, bağırsak florası olmayan veya antibiyotiklerle tedavi edilen farelerin ICI'ye daha az yanıt verdiğini göstermekte. Çalışmalar, ayrıca gaita nakli yoluyla floranın değiştirilmesinin, ICI’den alınan yanıtı artırabileceğini düşündürüyor.
Hangi bağırsak bakterilerinin ICI yanıtını artırmada daha etkili olduğu ve bağırsak bakterilerinin bağışıklık tepkisini nasıl geliştirdiği belirsizliğini korumakta.
ICI ve Bağırsak Bakterileri
Yakın zamanda araştırmacılar, bağırsak bakteri çeşitliliğinin ICI etkinliğini nasıl etkilediğini bir fare melanom modelinde incelediler.
ICI tedavisinin sindirim sisteminde iltihaplanmaya neden olduğunu, bakterilerin bağırsakları terk etmesine ve bağışıklık hücrelerini aktive ettikleri tümörlerin yakınındaki lenf düğümlerine gitmesine olanak sağladığını keşfettiler.
Çalışma, Science Immunology'de yer alıyor.
Çalışmaya dahil olmayan, Providence Saint John's Sağlık Merkezi'nde cerrahi onkolog ve genel cerrahi bölüm başkanı ve Santa Monica, Kaliforniya'daki Saint John's Kanser Enstitüsü'nde baş hekim ve Gastrointestinal ve Hepatobiliyer Program direktörü olan Dr. Anton Bilchik, Medical News Today'e şunları söyledi:
“Bağırsak mikrobiyomunun bağışıklık sistemi üzerindeki etkisini inceleyen çok sayıda araştırma olduğundan, bu çalışma, immünoterapinin bağırsak sistemi dışında nasıl çalışabileceğine dair yeni bir açıklama sunmaktadır. Ayrıca, antibiyotiklerin gastrointestinal sistemdeki bakterileri nötralize ederek immünoterapinin etkinliğini azaltmada sahip olabileceği zararlı etkiyi göstermektedir.”
ICI Etkinliğinin Araştırılması
Çalışma için araştırmacılar, melanom tümörü olan ve olmayan farelere ICI tedavisi uyguladılar.
ICI tedavisinin sindirim sistemindeki iltihaplanmayı artırdığını, bunun da bazı bakterilerin bağırsaktan çıkıp tümörün yakınındaki lenf düğümlerine ve tümör bölgesine gitmesine olanak sağladığını keşfettiler. Mikroplar, burada tümör hücrelerini öldüren bir dizi immün hücresini harekete geçirdi.
Araştırmacılar ayrıca antibiyotik maruziyetinin ICI etkinliğini nasıl etkileyebileceğini de araştırdılar. Bunun için fareleri antibiyotiklerle tedavi ettiler, ardından farelere melanom tümörleri yerleştirdiler ve bir hafta sonra ICI ile tedavi ettiler.
Antibiyotik maruziyetinin bağırsak florasının lenf düğümlerine hareketini azalttığını ve immün hücresi seviyelerini düşürdüğünü buldular.
Son olarak, farklı bakteri türlerinin uygulanmasının, antibiyotiklerin ICI etkinliği üzerindeki etkisini bozup bozamayacağını araştırdılar. Escherichia coli ve Enterococcus faecalis ile yapılan tedavilerin ICI etkinliğini artırdığını buldular.
Çalışma Sınırlamaları
Medical News Today, bu çalışmanın kıdemli yazarı, UT Southwestern'deki Harold C. Simmons Kapsamlı Kanser Merkezi'nde doçent olan Dr. Andrew Koh ile çalışmanın sınırlamaları hakkında konuştu.
Dr. Koh, önemli bir sınırlamanın, yalnızca bir klinik öncesi kanser modeli kullanmaları olduğunu, yani bulguların diğer kanserler için de geçerli olup olmayacağını anlamak için daha fazla test yapılması gerektiği belirtti.
”Bulgularımızın diğer kanserler için de geçerli olabileceğine inanıyoruz, ancak bu varsayımı destekleyecek veriler üretmedik” dedi.
“Farklı insan tümörlerinin benzersiz tümör mikrobiyomları barındırdığına ve baskın taksonların çoğunun tipik olarak bağırsakta bulunan bakteriler olduğuna dair yayınlanmış veriler var. Bu nedenle çalışmamız, bağırsak florasının bağırsaktan nasıl geçebileceği ve farklı türdeki insan tümörlerinin nasıl ekilebileceği konusunda mekanik bir bağlantı veya açıklama sağlayabilir” diye ekledi.
Çalışmaya dahil olmayan, Baptist Health South Florida'nın bir parçası olan Miami Kanser Enstitüsü'nde hematolog ve tıbbi onkolog olan Dr. Guilherme Rabinowits de MNT'ye “Bu çalışmada bildirilen bulguların diğer kanser türleri için geçerli olma olasılığı çok yüksektir çünkü bağırsak bakteri translokasyonunun tümöre özgü olması pek olası değildir.” dedi.
“Ne yazık ki, uygun testler yapılmadan kesin bir şey söylemek mümkün değil” diye devam etti.
Çalışmanın diğer sınırlamaları sorulduğunda, Dr. Bilchik, bulguların insanlara açıklanıp açıklanmayacağının zamanla görüleceğini sözlerine ekledi.
Çalışmaya dahil olmayan, Irvine, Kaliforniya'daki City of Hope Orange County Lennar Vakfı Kanser Merkezi'nde girişimsel bir gastroenterolog olan Dr. Lance Uradomo da MNT’ye “Melanomu test etmek için uygulanan tedavi türünün, kolit gibi olumsuz yan etkilerle bağlantılı olabileceğini” söyledi.
“Mikrobiyom tedavisinin - doğru uygulamanın - gerçekten etkili olup olmadığının anlaşılabilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var” diye ekledi.
Klinik Çıkarımlar
Çalışmanın sonuçları sorulduğunda, Dr. Koh, bulguların hastalara probiyotik tedavileri sunmanın bağırsaklardan daha dolaysız yolları olup olmadığı sorusunu akla getirdiğini söyledi.
"Belki de canlı oral hassasiyetli probiyotikler vermek - ki bunlar, antibiyotiklere maruz kalma veya diyetteki değişikliklerle kolayca raydan çıkabilen insan bağırsağında stabil aşılamayı sürdürmek gibi birçok zorlukla doludur - bağırsak florası kaynaklı tedavileri uygulamanın en iyi yolu değildir" dedi.
Bu amaçla, laboratuvarının şu anda gastrointestinal sistemin dışına uygulanabilen flora kaynaklı tedavi geliştirdiğini belirtti.
"Bu hikayeyi bu yılın sonuna kadar sunmayı umuyoruz. İki patent başvurusunda bulundum ve bu teknolojiyi geliştiren Aumenta Biosciences adlı bir başlangıç şirketi kurdum. Aumenta geçen yıl bu teknolojiyi geliştirmek için ilk NIH [Ulusal Sağlık Enstitüleri] hibesini aldı" dedi.
Kaynak: MedicalNewsToday
Editör: Rümeysa Ünlü