top of page

Brezilya’nın Adı Duyulmamış “Mutluluk Başkenti”

Modern Brezilya’nın doğduğu yer olarak kabul edilen Salvador’un coşkulu geçmişi, eşi benzeri görülmemiş bir “axé” (ya da enerji) ve hayata bakış açısı ortaya çıkardı.

Baiana satıcıları tarafından satılan acarajé lokmalarının zengin aroması, Salvador’un sokak gruplarının davullarından gelen ritme karışıyor. 2022 Dünya Kupası’nda Brezilya’nın oynayacağı ilk maçı izlemek için turistler ve yerliler Pelourinho mahallesindeki barları tıka basa doldurdu ve Sırbistan’a gol attıklarında kalabalık resmen coştu. Terreiro de Jesus meydanının pastel renkli, sömürge döneminden kalma binalarına ve masmavi gökyüzüne karşın, bu coşkulu kutlama Brezilya’nın Bahia eyaletinin başkenti Salvador de Bahia -Salvador adıyla tanınır- için oldukça gündelik bir durumdu.

Brezilya’nın kuzeydoğu kıyısında, ülkenin en iyi sahillerinin olduğu yerde bulunan ve birçok kişinin modern Brezilya’nın doğum yeri olarak kabul ettiği Salvador için kutlama yapmanın olağandışı değil de oldukça normal bir durum olduğunu anlamam uzun sürmedi. Yerlilerin bir sözü var, "Sem pressa, olha para o céu, fala com Deus, você tá na Bahia” (Acele etme, gökyüzüne bak, Tanrıyla konuş, Bahia’dasın.) ki bu da Salvador doğumlu Alicé Nascimento’nun dediğine göre, bu bölgeye özel olan o rahat ve iyi hissettiren atmosferin canlı bir örneği. Bu sebeple de Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan bu şehrin gayriresmi olarak Brezilya’nın “mutluluk başkenti” olarak anılmasına şaşırmamak gerek.

Soterolopitanos da denen yerlilere Salvador’u bu kadar coşkulu kılan şeyin ne olduğunu sorduğunuzda hepsi aynı cevabı veriyor gibi görünüyor: axé; Batı Afrika’da yaşayan Yorubaların aşağı yukarı “enerji” anlamında kullandıkları bir terim. Bir Salvador yerlisi olan Jair Dantas Dos Santos, Salvador’un axé’ını “havadaki güçlü bir varlık, ancak bunun da açıklanmaktan ziyade hissedilmesi gerekir” diyerek açıklıyor. Ki gerçekten de Soterolopitanos, axé’ın Bahia kültürünü oluşturan kumaşın içine işlenmiş bir enerji olduğunu söylüyor ve bu da Salvador’un müziğinden tutun hayata karşı takındıkları o rahat duruşa kadar her şeyi kapsıyor.

Bahia’nın axé’ını bölgenin katmanlı ve coşkulu tarihini göz önüne almadan açıklamak imkânsız. Salvador’a 1549’da Portekizli sömürgeciler yerleşmişti ve burayı 1763’e kadar Portekiz Amerika’sının ilk başkenti olarak kullandılar. Burası Atlantik ötesi köle ticaretinde önemli bir liman konumundaydı ve köleleştirilen Afrikalılar bölgede yer alan şeker tarlalarında çalışması için buradan getirildiği için de burası, Yeni Dünya’nın ilk köle pazarı olarak kabul edilmekte.

Yerli öğretmen ve şair Antônio Barreto, Salvador’un karmaşık tarihini anlamak için şehrin tarihi meydanına verilen isme bakmanızın yeterli olduğunu söylüyor: Pelourinho (boyunduruk), insanları halka rezil etmek için kullanılan ahşap bir alet. Sömürgecilik döneminde, köleler sözde suçlar sebebiyle halk içinde pelourinho’larla cezalandırılırdı. Bugünse adı Salvador’un karanlık tarihinin bir anısı olarak akıllarda yer ediniyor.

Köle ticareti döneminde Portekizliler diğer ülkelerden daha çok Afrikalıyı köleleştirdi, neredeyse 5 milyonunu ise Brezilya’ya getirdi. Bu köleleştirilmiş insanların çoğu bir başka Portekiz kolonisi olan Angola’dan ve diğer Afrika ülkelerinden geliyordu. Kölelik Brezilya’da 1888’e kadar sürdü ancak Barreto, köleleştirilen Afrikalıların ve onların torunlarının özgürlükleri ve gelenekleri için yıllarca savaşmaya devam ettiğini belirtti. Bahia arması Latince bir deyiş olan “Per ardua surgo” (Zorluklardan güç kazanırım) ile halkının gücünü tasvir eder.

Günümüzde Salvador, halkının yaklaşık %80’inin kökeni Afrika’ya dayandığı için, Afro-Brezilyalı başkenti olarak kabul edilir. Şehrin eşsiz kültürü, günümüz axé’ının keyfine varan ve Portekizli, Afrikalı ve Kızılderili bireylerden aldıkları zengin Bahia geleneklerini gururla devam ettiren halkın gücü ve cesaretinin delili niteliğinde. Caddelerde dolanırken bu çeşitli müzikal, mutfak ve dinle ilgili eylemlerin birbirine karıştığını görmek çok kolay.

Barreto ve ben Pelourinho’nun merkezinde gezerken, sömürgecilik dönemi kiliseleri ve 17. yüzyıldan kalma anıtlarıyla tanınan Terreiro de Jesus meydanına yaklaştık. Terreiro de Jesus’ta bulunan stuko sıvalı (Antik çağdan kalma bir alçı türü) binalar ve ilhamını Afrika’dan alan sanat eserleri bu şehre ait o benzersiz kültür birleşimini ve direnci öne çıkarıyor. Bir zamanlar köleleştirilen Afrikalıların dövüldüğü bu meydan şu anda Bahia’dan çıkan iki eylem olan capoeira ve sambayı kutlayan Bahia festivallerinin gerçekleştiği yer olarak hizmet veriyor.

Altınla donatılan iç tasarımı ve göz yanıltan Barok dönemi tablolarıyla öne çıkan São Francisco Kilisesi’nin önünde, Bahia geleneklerinin kutlandığı Festival de Cultural Popular’ın bir parçası olarak sergilenen oldukça enerji dolu bir capoeira roda’ya (daire) denk geldik. Capoeira sanatçıları “atabaque” davulları ve Afrika’ya özgü tek telli, yay şekilli vurmalı çalgıdan gelen ritimle oldukça akıcı bir şekilde dans ettiler. Atabaque ve berimbau gibi capoeira’nın kökeni de Afrika’dan geliyor.

Tarihçiler savunma sanatları ve dansın özgün bir karışımı olan capoeira’nın Portekiz kontrolü altındaki köleleştirilmiş Afrikalılar tarafından bir savunma şekli olarak geliştirildiğine inanıyor. Günümüzde capoeira Salvador sokak eğlencelerinin ayrılmaz bir parçası ve kurtulma ile özgürlüğü temsil etmekte. Dansçılar atik hareketlerinin aşağı yukarı “aylak aylak dolaşma” anlamına gelen “vadiação” ruhunu temsil ettiğini belirtiyorlar ve bu da bölgenin rahat enerjisinin bir örneği.

Terreiro de Jesus’un karşısında Barreto ile birlikte, dansçıların hareketlerinin gitar, davul ve pandeiros (tef) ritmine uyum sağladığı bir samba performansına denk geldik. Capoeira gibi samba da Bahia’da köleleştirilmiş Afrikalılar tarafından geliştirilmiş ve günümüzde Brezilya’nın yerli dansı olarak kabul görmekte. Salvador’dan yayılan Samba de Roda gibi birçok farklı samba şekli sömürgecilik döneminde Brezilya’nın çeşitli yerlerinde ortaya çıkmış. Sambanın bu hali, Afrika ve Portekiz geleneklerinden gelen dans, müzik aletleri, şarkı söyleme ve şiir elementlerini birleştiren toplama bir performans. Günümüzde Salvador’daki “Balé Folclórica da Bahia” profesyonel sanatçıların Bahia’dan çıkma bu dansı kutladıkları ana yer olsa dahi, samba Brezilya’nın her yerinde yapılmaktadır.

Capoeira ve samba gibi Bahia gelenekleri büyük bir bölgesel gururla kutlanıyor. Dahası, Aralık’tan Mart’a kadar devam eden Salvador’un ana kutlama sezonu Samba Günü’yle başlayıp Karnaval’la sona eriyor. Yerliler de dünyanın en büyük Karnaval caddesi partilerinin de Rio’da değil, burada, Salvador’da yer aldığını söylemekten çekinmiyorlar.

Muhtemelen axé konseptini, Yoruba ve diğer Batı Afrika geleneklerini Roma Katolikliğiyle birleştiren yapay bir din olan Candomblé’den daha iyi gözler önüne seren bir şey yoktur. Bugün çıkıp Soreropolitanos’a sorarsanız size diğer Brezilyalılardan daha mutlu olma sebeplerinin diğer bölgelerden daha fazla festas (kutlama) yapmaları olduğunu söyleyeceklerdir ki bu da bölgede yer alan Candomblé inancının gücündendir. Ve eğer bugün Salvador sokaklarında bir tur atarsanız yoldan geçenleri kutsayan Candomblé dini mensuplarını görmeniz oldukça mümkün.

Candomblé inancı Brezilya’da sömürgecilik döneminde Portekizliler köleleştirilen Afrikalıları Katolik olmaya zorladığı dönemde ortaya çıktı. Ruhsal kimliklerini korumak amacıyla köleleştirilen bireyler Katolik azizleriyle kendi Afrikalı orixás’larının (ruhlar) benzer yanlarını birleştirdiler. Candomblé şu anda Brezilya halkı tarafından genellikle kabul görmüş olsa da ne yazık ki inananlar hala zaman zaman ayırımcılığa maruz kalmakta. Ancak Salvador’da, Candomblé’nin varlığı tüm şehirde güçlü bir şekilde hissedilmekle birlikte, Katolik kiliseleri ve Candomblé terreiros’ları (tapınakları) bir uyum içinde varlığını sürdürmekte.

Candomblé etkisi özellikle de geleneksel sokak yemekleri satan Baiana de Acarajé kadınlarının gururla giydiği göz kamaştırıcı elbisede bariz bir şekilde belli olmakta. Parlak giyimleri Candomblé’nin bir simgesi ve bölgenin çeşitli nüfusunun birbirine karışmış olan geleneklerinin de göstergesi. Baiana kıyafetleri Avrupa’nın Barok dönemi kıyafetlerinden ve Yoruba stili kıyafetlerden ilham almış olsa da çok renkli boncuklu kolyeleri Candomblé orixás’ının bir temsili niteliğinde. Salvador sokakları Afrika’dan ilham alan acarajé (börülceli börek) ve cocoda (Hindistan cevizi tatlısı) gibi şeyler satan ve aynı zamanda kültürlerini yerlilerle ve turistlerle zevkle paylaşan Baianalı kadınlarla dolu.

Salvador’da yemek -yani genel olarak hayat- kutlanması gereken bir şey. Acarajé ve abará (acrajé’ye benzeyen, muz yaprağı içinde buharda pişirilen bir atıştırmalık) gibi yöresel yemekler kutlama etkinlikleri sırasında Candomblé orixás’ına sunulmakta ve yerli din mensupları tarafından axé’la doldurulmakta. Candomblé tatilleri dışında şehrin yükselen restoranları ve coşkulu marketleri yıl boyu Salvador’un yemek kültürünü keşfetmek için oldukça harika bir yol.

Ladeira de Preguiça bölgesini keşfederken en sevdiği yemek olan abará’yı “Brezilya ve Afrika’nın bir karışımı olan lezzet patlaması” olarak tanımlayan yerli şef Cris Oliveira de Santana ile tanıştım. Oliveira de Santana, Bahia’dan çıkan diğer gelenekler gibi Bahia yemeklerinin de sadece yerel kimliği değil aynı zamanda “berço do Brasil”i ya da günümüz Brezilya’sının doğduğu yeri de temsil ettiğini belirtti.

Karma sanatlarından karma yemeklerine kadar, Salvador’un gelenekleri şehrin hayat axé’ına ayrılmaz bir şekilde bağlı olan tarihsel bir direnç ve kültürel gururun göstergesi halinde. Belki de Salvador’un asıl mutluluk sırrı, coşkulu tarihlerini Salvador’dan tüm Brezilya’ya yayılan benzersiz bir neşe haline getirmelerinde yatıyordur.


Kaynak: BBC

Editör: Hatice Zehra Şahin

bottom of page