top of page

Deprem Antakya'yı yerle bir etti

On dört asırlık tarih, 6 Şubat’ta Türkiye ve Suriye’de 35 binden fazla insanın ölümüne yol açan depremle birlikte yerle bir oldu.

 


 

6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremden etkilenen Antakya’daki tarihi Rum Ortodoks Kilisesi (12 Şubat 2023, Yasin AKGÜL / AFP)

Türkiye'nin en eski camisi olan Habib-i Neccar Camisi Antakya’da yer almaktaydı. Türk kültürel mirası haline gelen Antakya antik kentinin on dört asırlık tarihi, Türkiye ve Suriye’de 35 binden fazla insanın ölümüne yol açan depremle yerle bir oldu.

Peygamber’in kayıp emanetleri

Rivayetlere göre Türkiye sınırları içinde ilk cami olarak kabul edilen Habib-i Neccar Camii, 638 yılında inşa edilmişti. Camiyi sadece dış duvarları ayakta tutuyordu. Sarı, kırmızı ve mavi hat yazılarıyla özenle dekore edilmiş bu duvarlar artık harap olmuş. Ayrıca camide muhafaza edilen Sakal-ı Şerif’in durumu bilinmiyor.

Birkaç yüz metre ileride bulunan, 14. yüzyılda inşa edilen ve bir depremden sonra 1870'te yeniden inşa edilen Rum Ortodoks kilisesi çok daha zarar görmüş. "Tüm duvarlar yıkıldı. Çaresizlik içindeyiz." diye yakınan Sertaç Paul Bozkurt, yeniden inşa edileceğini umduğu bu ibadethaneyi yöneten konseyin bir üyesi.


 

6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremin ardından Antakya antik kentinde bulunan Romanesk bir duvar (Yasin AKGÜL / AFP)

 

Depremler tarafından yeniden şekillendi

Eski Antakya bölgesinde, yıkılan binaların altında kalan pek çok sokağa artık ulaşılamıyor. M.Ö. 300 yılında Büyük İskender'in eski bir generali tarafından kurulan eski Antakya, bin yıllık geçmişinde sırasıyla Yunan, Roma, Bizans, Pers, Arap, Osmanlı ve hatta Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden şehrin Türkiye'ye teslim edildiği 1939 yılına kadar bir dönem Fransız mandası altında kalmıştır.

Antakya, neredeyse her yüzyılda bir olmak üzere, sürekli olarak yıkıma uğratan ve yeniden şekillendiren depremlere maruz kalmıştır. En ölümcül olanlardan bahsetmek gerekirse 526 yılında 250 bin kişi ve 1054 yılında ise 10 bin kişi öldü. Alman Bayreuth Üniversitesi'nde doktora öğrencisi olan ve şehir hakkında bir monografinin yazarı olan Hakan Mertkan, "Antakya birçok tarihi olayın beşiğidir" diyor. Ama aynı zamanda "toprakları tarihle dolu bir depremler beşiğidir" diye üzüntüsünü belli ediyor.

Uluslararası Kültür Varlıklarını Koruma ve Restorasyon Çalışmaları Merkezi program sorumlusu Aparna Tandon, üç tektonik plakanın kesişme noktasında bulunan Türkiye ve Suriye'nin aynı zamanda "insanlığın ortak kadim tarihinin büyük bir kısmının kesişme noktasında" olduğunu belirtiyor.

Çatlaklara dikkat edin

Bölgede depremden etkilenen tarihi yapıların bazıları UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor. Suriye’de, Halep’in merkezinde bulunan tarihi kale ve çarşının 1822'de bir depremle yüzde 60'ının yıkıldığını Dünya Mirası Merkezi’nden Youmna Tabet hatırlatıyor. BM ajansına göre bu kez kale "büyük ölçüde hasar" gördü. Öte yandan, Youmna Tabet ile çalışan Maria Liouliou, deprem bölgesindeki Türkiye’deki yapılarda "çok fazla hasar yok gibi görünüyor" diyor. Örneğin Diyarbakır kalesinin orta derecede hasar gördüğünü söylüyor.

Ancak, Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi’nde yönetici olan Samir Abdulac, hasarın ciddiyetini değerlendirmek için uzmanlara ihtiyaç duyulacağını söylüyor. Ayrıca, Antakya gibi Unesco tarafından dünya mirası listesinde yer almayan yerlere de bakmak gerekeceği uyarısında bulunuyor.

Samir Abdulac, "basit çatlaklar" gibi görünen ancak "birkaç hafta sonra kendi kendine çöküp" "bir anıtı zayıflatabilecek" hasarlara karşı uyarıyor. Ancak AFP'nin görüştüğü miras uzmanları "önceliğin hayat kurtarmak olduğu" konusunda ısrar ediyor. AFP'nin eski Antakya bölgesinde, tarihi yapılar hakkında soru sorulduğunda mahalle muhtarının cevabı bunun bir kanıtıdır. "İki erkek kardeşimi ve bir yeğenimi yeni kaybettim. Bugün karımı ve kızımı tahliye ediyorum. Artık param yok, hiçbir şeyim yok" diyor. "Açıkçası tarihi yapılar dışında başka önceliklerim de var."


Kaynak: franceinfo

Editör: Hatice Zehra Şahin

bottom of page