top of page

Etnik Temizlik

‘Etnik temizlik’, etnik olarak homojen bir coğrafi bölge oluşturmak için istenmeyen bir etnik grubun üyelerinden sınır dışı etme, yerinden etme ve hatta toplu öldürme yoluyla kurtulma girişimi olarak tanımlanmıştır. Etnik veya dini nedenlerle ‘temizlik’ kampanyaları tarih boyunca var olmuş olsa da, 20. yüzyılda aşırı milliyetçi hareketlerin yükselişi, I. Nazilerin Holokost'ta yaklaşık 6 milyon Avrupalı Yahudi’yi yok etmesi ve 1990'larda eski Yugoslavya'da ve Afrika ülkesi Ruanda'da gerçekleştirilen zorla yerinden etme ve toplu katliamlardır.


Etnik Temizlik Nedir?

‘Etnik temizlik’ ifadesi, 1990'larda, eski Yugoslavya'nın dağılmasından sonra patlak veren çatışmalar sırasında belirli etnik grupların maruz kaldığı muameleyi tanımlamak için yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı.

Bosna-Hersek Cumhuriyeti Mart 1992'de bağımsızlığını ilan ettikten sonra, Bosnalı Sırp güçleri Boşnak (Bosnalı Müslüman) ve Hırvat sivilleri doğu Bosna'daki topraklardan sürmek için zorla sınır dışı etme, cinayet, işkence ve tecavüz dahil olmak üzere sistematik bir kampanya yürüttü. Bu şiddet, Temmuz 1995'te Srebrenica kasabasında 8.000 kadar Boşnak erkek ve çocuğun katledilmesiyle doruğa ulaştı.

Andrew Bell-Fialkoff, Foreign Affairs dergisinde yayınlanan 1993 tarihli ‘Etnik Temizliğin Kısa Tarihi’ adlı makalesinde, Sırp kampanyasının amacının ‘dini veya etnik ayrımcılık, siyasi, stratejik, ideolojik düşünceler veya bunların bir kombinasyonu nedeniyle belirli bir bölgeden ‘istenmeyen’ bir nüfusun sınır dışı edilmesi olduğunu yazıyor.

Bu tanımı kullanan Bell-Fialkoff ve birçok tarih gözlemcisi, 18. ve 19. yüzyıllarda Kuzey Amerika'daki Avrupalı yerleşimciler tarafından Yerli Amerikalıların agresif bir şekilde yerinden edilmesini etnik temizlik olarak görüyor. Buna karşılık, binlerce Afrikalının kölelik amacıyla kendi topraklarından sürülmesi, bu eylemlerin amacı belirli bir grubu sınır dışı etmek olmadığından, etnik temizlik olarak sınıflandırılmayacaktır.


Tarih Boyunca Etnik Temizlik

Bell-Fialkoff ve diğerlerine göre Asur İmparatorluğu, M.Ö. dokuzuncu ve yedinci yüzyıllar arasında fethedilen topraklardaki milyonlarca insanı yeniden yerleşmeye zorladığında etnik temizlik uyguladı. Babilliler, Yunanlılar ve Romalılar gibi gruplar, her zaman bu kadar büyük ölçekte olmasa da ve genellikle köle emeği elde etmek için bu uygulamayı sürdürdüler.

Orta Çağ boyunca zulmün ana kaynağı etnik kökenden çok dindi. Dini temizlik olayları, genellikle Avrupa ülkelerindeki en büyük azınlık olan Yahudileri hedef alma eğilimindeydi. Büyük bir Yahudi ve Müslüman nüfusa sahip olan İspanya'da Yahudiler 1492'de, Müslümanlar da 1502'de sürgüne gönderildi. Kalanlar, Hıristiyanlığa geçmeye zorlandı, ancak tüm Müslüman din değiştirenler (Moriskolar olarak adlandırılır) 17. yüzyılın başlarında sınır dışı edildi.

Kuzey Amerika'da, Yerli Amerikalıların çoğu, 19. yüzyılın ortalarında kendilerine tahsis edilen topraklara yeniden yerleşmek zorunda kaldı. 1862 Homestead Yasası kalan toprakların çoğunu beyaz yerleşimcilere açtığında, direnen Sioux, Comanche ve Arapaho gibi kabileler acımasızca ezildi.

Bu örneklere rağmen bazı bilim adamları etnik temizliğin en katı anlamıyla 20. yüzyıldan kalma bir fenomen olduğunu savunuyorlar. Geçmişin zorla yeniden yerleşim hareketlerinin aksine, 20. yüzyıl etnik temizlik çabaları, milliyetçi hareketlerin, ‘yabancı’ olarak kabul edilen grupları kovarak ve çoğu durumda yok ederek ulusu ‘arındırma’ arzusuyla beslenen ırkçı teorilerle yükselişinden kaynaklandı.

1990'larda hem eski Yugoslavya'da hem de çoğunluğu Hutu etnik grubunun üyelerinin Nisan'dan Temmuz 1994'e kadar çoğunluğu Tutsiler olmak üzere yüzbinlerce insanı katlettiği Ruanda'da durum böyleydi.

Aşırı milliyetçiliğin körüklediği etnik temizliğin en belirgin örneği, Adolf Hitler'in Almanya'daki Nazi rejimi ve onun 1933'ten 1945'e kadar Alman kontrolündeki topraklarda Yahudilere karşı yürüttüğü kampanyaydı. Toplama kamplarında ve toplu ölüm merkezlerinde yaklaşık 6 milyon Yahudi'nin yaklaşık 250.000 Çingene ve kabaca aynı sayıda eşcinselle birlikte imha edilmesidir.

Etnik temizlik terimi, Rusya'nın 1990'larda oradaki ayrılıkçılara karşı askeri operasyonlara başlamasından sonra Grozni ve Çeçenya'nın diğer bölgelerinden kaçan Çeçenlere yönelik muamelesinin yanı sıra Doğu Timor'dan 1999’da gelen mültecilerin evlerinden Endonezya militanları tarafından öldürülmesini veya zorla uzaklaştırılmasını ifade etmek için de kullanılmıştır.

En son olarak, 2003 yılında Sudan'ın Darfur bölgesinde meydana gelen ve isyancı gruplar ile Sudan askeri güçleri arasındaki şiddetli çatışmaların yüzbinlerce kişinin ölümüne ve 2 milyondan fazla kişinin yerinden edilmesine neden olduğu olaylara uygulandı.

Etnik Temizlik vs. Soykırım

Darfur'daki olaylar, yasal bir terim değil, tanımlayıcı bir terim olan etnik temizlik ile 1948'de Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası bir suç olarak tanımlanan soykırım arasında herhangi bir fark olup olmadığına dair uzun süredir devam eden tartışmaları yoğunlaştırdı.

Bazıları ikisini eşitlerken, diğerleri soykırımın temel amacının tüm ırksal, etnik veya dini grupları fiziksel olarak yok etmek olmasına rağmen, etnik temizliğin amacının, zorunlu olarak toplu katliamlar anlamına gelmeyen ancak başka yöntemlerle elde edilebilecek etnik homojenliği tesis etmek olduğunu savunuyor.

1990'larda Bosna ve Ruanda'da devam etmekte olan zulümler için ‘etnik temizlik’ terimi kullanıldı. Amerika Birleşik Devletleri ve diğer BM Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından bir tanım olarak kabul edilmesi, uluslararası hukuka göre müdahale gerektirecek olan bu eylemleri ‘soykırım’ olarak adlandırmaktan kaçınmalarına izin verdi.

O zamandan beri, 1990'larda BM tarafından kurulan iki uluslararası mahkeme biri eski Yugoslavya ve diğeri Ruanda için ve 1998'de kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), etnik temizliğin kesin yasal tanımını hararetle tartıştı.

ICC, etnik temizliği daha spesifik olarak soykırım, ‘insanlığa karşı suçlar’ ve ‘savaş suçları’ ile ilişkilendirdi ve etnik temizliğin, tümü mahkemenin yetkisi altındaki diğer üç suçu da oluşturabileceğini belirtti. Bu şekilde, kesin tanımı üzerindeki tartışmalara rağmen, etnik temizlik artık uluslararası hukuk kapsamında açıkça ele alınıyor, ancak Darfur'dakiler gibi etnik temizlik eylemlerini önleme ve cezalandırma çabaları hala gelişme aşamasındadır.

Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), 20 yılı aşkın bir süredir faaliyette bulunmasının ardından, eski Bosnalı Sırp ordu komutanı Ratko Mladic'i Balkan savaşlarındaki zulmün işlenmesindeki rolü nedeniyle soykırım ve diğer insanlığa karşı suçlardan suçlu buldu. ‘Bosna Kasabı’ lakaplı Mladic, Bosna Soykırımı'na karışan kişilere yönelik son büyük kovuşturmada ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.


Kaynak: History

Editör: Selin Yüzüncüoğlu

bottom of page